Bir seyahate çıkacaksın. Belki günler öncesinden bavulunu toplamaya başladın. Arkadaşlarla bir tatil, terfi almak için hazırlanılmış bir sunumla bir iş seyahati ya da çok özlediğin aileni görmek için uçağa bindin. Başlarda her şey yolunda. İçin bir yandan kıpır kıpır. Ancak sanki hostesler biraz gergin gibi. Bir şeyler yolunda değil mi diye acaba düşünürken,
BAM!
İşte oldu. Hep filmlerde gördüğünüz o sahne. Uçak düşüyor. Pilot anons yapıyor. Ne dediğini duymuyorsun bile. Hayatının gözlerinin önünden geçmesi gerekmez miydi? Neler oluyor? Tüm bunlar bir rüya mı diye düşünürken?
Hadi tam bu anda zamanı donduralım. İçinde yaşadığımız anın dışına çıkalım. Önüne 2 seçenek açıldı.
Uçağın kurtulan tarafında olacaksın. Uçak bir adaya düşecek. (Elbette kilişe olacağız, hayal kuruyoruz 😊) Açlık yaşayabilirsin, susuzluk, çok üşüyebilirsin. Hadi işleri daha karmaşık hale getirelim. Ne zaman sizi aramaya gelecekleri belli değil. Dolayısıyla başarıp başaramayacağın kesin değil. Hemen öleceksin.
Acı çekeceğimizi düşünsek de, sonunun mutlu olup olmayacağından emin olamasak da insanoğlu devam etmek, çabalamak, hiç değilse yaşamayı denemek istiyor. Umut.
Ama işten yorulduğumuzda, devam etmek için çabalamak istemiyoruz. Kendimizi kötü hissettiğimizde daha iyi olabilmek için bir şeyler yapmaya güç bulamıyoruz.
Hoş dürüst olalım. Kimi zaman ��abalamamak gerek. Belki de işi değiştirmeliyiz. Belki de kendimizi.
E buna nasıl karar vereceğiz dersen,
İşte ne zaman çabalamamız gerektiğini, o enerjiyi bulamasak da nasıl disiplinle devam edebileceğimi ve ne zaman bırakmamız gerektiğini sana terapi öğretecek.
Hadi başlayalım..